21 Eylül 2011 Çarşamba

Ringer "Pilot" (S01E01) [C]


Ah, Ringer! Sarah Michelle Gellar'ın ekrana büyük dönüşü olarak senden beklentimiz ne büyüktü, değil mi?
Herşeye Pilot bölümü izleyip karar vermek doğru olmaz ama... En azından bu bölüm için notum "C". O da SMG'ı sevdiğimizden, ve üzgünüm ama, Buffy'nin hatrına.

Recap aşağıda! [SPOILER!]

Sarah Michelle Gellar, ikiz kardeşler Buffy ve Buffy-bot'u canlandırı... Ah pardon. Bridget Kelly ve Siobhan Martin'i canlandırıyor. İkizleri tek kişinin canlandırma konsepti, efektlerin çok iyi olduğu veya belki de oyuncuyu bu denli tanımadığın durumlar için uygun olabiliyor sanırım. The Social Network - Winklevoss kardeşler ve Armie Hammer gibi. Ama karşınızdaki insan SMG olunca, ikizlerin farkını anlayabilmek için Siobhan'ın sıkı sıkı geride toplanmış saçları ile Bridget'in uzun, açık saçları dışında bir fark arıyor insan.

Tanık koruma programında olan Bridget, striptiz yaparak para kazanan ve zamanında hayat kadınlığından hüküm giymiş eski bir bağımlı. Bu şekilde yazınca fazla ağır geldi gerçi. Lost'un Richard Alpert'i Nestor Carbonell'in canlandırdığı FBI ajanının korumasında, bir mafya lideri olan patronu Bodaway Macawi'ye karşı tanıklık etmek üzere mahkeme gününü beklemekte. Ancak, korkusu ağır basar ve programdan kaçarak (hem de kendisinin iki katı bir FBI ajanını yere serip, silahını alıp, banyoya kelepçeleyerek! Buffy'den bahsetmiyorduk, değil mi?) yıllardır görüşmediği kardeşi Siobhan ile buluşur.

Siobhan'ı ilk gördüğümüzde, korkakça etrafa bakmaktadır, çünkü sevgili dizimiz, o şık kıyafetlerin altında kimin olduğunu bilmemizi istemez. Acaba gerçekten Siobhan mıdır, yoksa "ustalıkla" kıyafetlerinin altına gizlenmiş Bridget midir? Sevgili dizi, bizimle dalga mı geçiyorsun? İlk dakikada Siobhan'ın o tedirgin bakışlarının hiçbir gerekçesi yokken sadece "gerilim" yaratmak amaçlı bu "OMG! acaba hangisi?! polis ne diyecek?! ah sadece cüzdanını unutmuş! salak şey.. kihihih" monoloğunu yaşayacağımıza gerçekten inanıyor musun?

Sonuç itibariyle, Siobhan ile Bridget buluşarak, Siobhan'ın Hamptons'daki evine giderler. Siobhan kardeşini affetmiştir, çünkü Bridget, zamanında Sean adında birisiyle ilgili kötü birşey yapmıştır, ama ne olduğunu öğrenmemiz için şu an fazla erkendir. Karakterleri tanımamız için de! Gerçi daha sonra Sean'ın küçük bir erkek çocuğu öğreniriz. Tahminimi Sean'ın, Siobhan'ın küçük yaşta ölen çocuğu olduğu şeklinde kullanacağım. Ama Andrew'dan değil. Ve Sean'ın ölüm sebebi de Bridge ile ilgili. Büyük ihtimalle, ona bakarken kafası iyi olduğu için, Sean'ın hayatına mal olan o kahrolası kazaya engel olamadı! Herneyse. Aynalar önünde geçen bu sohbet sırasında, Siobhan ile Bridget'in tek farkı, saçlarının farklı toplanması ve yan karakterlerin bize birazdan söyleyeceği üzere Bridget'in anoreksiyanın sınırlarında olmasıdır, tekrar hatırlatmak isterim. Siobhan, Bridget'i affetmiştir ama, kocası Andrew (Ioan Gruffudd), kısaca YUMMY!, onun bir kardeşi olduğunu bile bilmemektedir.

Kardeşler, geçmişi arkalarında bırakmak istercesine, uzun zamandır TV ekranlarında izleyeceğiniz en kötü yeşil ekran görüntüsü önünde "okyanusta" tekneyle açılırlar. Bridget kısa bir kestirir, uyandığında ise Siobhan kaybolmuştur! Bu durumda Bridget, yapılacak en saçma şeyi seçerek, Siobhan kılığına girer ve onun hayatına dalıverir.

İtiraf etmeliyim ki, bu konu, beni birkaç noktada rahatsız ediyor. Öncelikle, Bridget neden bir anda Siobhan'ın kılığına girmeye karar veriyor? Onun hakkında hiçbirşey bilmemesine rağmen? Tamam, Macawi'den korktuğunu anlayabiliyorum, ama gerçekten, Macawi onu öldürmeyi kafaya koymuş ve sponsorunu bile o "ben çok tehlikeli ve herkesi öldürebilecek bir adamım!!" bakışlarıyla bulduğuna göre, KENDISINE TIPATIP BENZEYEN IKIZINI NEDEN OLDURMESIN? Lütfen! Ayrıca Bridget, Siobhan'ın kocasıyla nasıl bir ilişkisi olduğunu bilmiyor bile. Belki, inanılmaz iyiler ve kocası Londra'dan döner dönmez onunla sevişmek isteyecek? Birkaç gün hastayım, bilmem ne dese bile, ne kadar süre atlatabilirdi ki? Hemen eniştesinin kollarına mı atlayacaktı, buna bu kadar hazır mıydı? Sonra, Andrew daha Bridget'in varlığını bilmezken ve Siobhan ile Bridget yıllardan beri görüşmezken (hatta B, S'ye kaç yıldır evli olduğunu soruyor?!), Bridget evinde bulduğu genç kızın Andrew'un kızı Juliet olduğunu nereden biliyor? Agghh! Tamam. Herneyse. Konunun bu olduğunu bile bile izlediğimi biliyorum. Gene de kötü kotarılmış bir ilk bölüm, seyir zevkimi elimden alıyor ve bu ayrıntılarda kaybolmama sebep oluyor. Çünkü, bölüm akmıyor!

Bridget, Siobhan kılığında, eve gittiğinde hızla Andrew ile tanışır. Andrew ve, teşekkürler Tanrım, onun hızlıca banyoya girmeye meraklı yarı çıplak çıplak vücuduyla. Biz de aynı hızda anlarız ki Andrew ile Siobhan'ın arası iyi değildir. Çünkü, Andrew da dahil olmak üzere, "bu dünya Siobhan'ın oyun dünyasıdır ve herkes içinde oynamaktadır"! Peki neden? Andrew neden bu kadar mutsuz, karısıyla aynı yatakta yatmaya bile tenezzül edemeyecek kadar nefret dolu ise NEDEN o eve geri dönüyor? Hiçbir fikrim yok.

Ertesi gün, Siobhan "en iyi arkadaşı" Gemma ile buluşur. Bu, kocasının onu aldattığından emin, sevimli kadından hoşlandığı belli olan Bridget; kendisini takip eden bir sapık olarak düşündüğü kişinin, Gemma'nın kocası Henry (Kristoffer Polaha) olduğunu ve Henry'nin Gemma'yı KENDISIYLE aldattığını anlayınca, o da, biz de minik bir şok yaşarız. Ama çok minik. Çok çok. Bridge, bu şokla, dizide yüzlerce defa bu ikiz karakterleri göreceğimiz üzere, kendisini aynaların önüne atar... VE SAHNE: "Ah, Siobhan! Sen neler yaptın?!" Hmm... En yakın arkadaşının kocasıyla birlikte olmuş. Yani? Bu fahişelik ve bağımlılıktan NASIL daha kötü oluyor? İnsanların, kendilerini hiç düşünmeden başkalarını bu denli rahat yargılaması beni hep rahatsız etmiştir. "Ah, Siobhan!"mış!

Sonra neler olur? Andrew'un kızı Juliet okuldan atılmış ve eve dönmüştür, ama Siobhan'ın ondan nefret ettiğini bilmektedir! Richard Alpert, Bridget'i aramak üzere ikiz kardeşi Siobhan'ı sorgular! Çünkü bunu yapabilecek tek yetkili FBI'dır ve Macawi EMINIM bu bilgiye ulaşamaz ve Siobhan'ı öldürmekten beter edemez! Bridget, aldığı telefonla, Siobhan'ın hamile olduğunu öğrenir, ve tam da o sırada içeri Andrew girer ve "AMAN TANRIM SIOBHAN HAMILE, YASASIN BENIM BEBEGIM, ILISKIMIZ MUCIZEVI BIR SEKILDE DUZELMEDI MI SENCE DE?" diye sormaz ama biz öyle olduğunu anlarız. Henry, bebeğin kendisinden olduğuna emindir, çünkü S ile 100bin defa yatmışlardır ama S, Andrew'la ne kadar birlikte olmuştur? Belki birkaç kez. Keşke Henry biyolojiye biraz daha ilgi gösterseydi. Bu işin sayıyla ilgili olmadığını öğrenmiş olurdu. Bu arada herkes, ama herkes, S'e ne kadar zayıflamışsın der, çünkü, S ve B arasındaki tek fark saçları ve kilosu olduğu için, B de saçlarını toplayarak artık tamamen S olduğu için (gerçekten, neden S sadece bir şekilde saçlarını yapıyor?? Bence bu sezonun en önemli sorusu bu!) ARADAKI TEK FARK BIRKAC KILO, ANLADINIZ MI SEYIRCILER, ARADAKI FARK KILO!!

Henry, Siobhan'a blöf yapar ve Andrew ile kendisi arasında bir seçim yapmasını ister. Siobhan, muhteşem bir biçimde blöfünü görerek: "Duh! Bu çok kolay. Hiç seks yapmadığım ve yapmak istemediğim, hiç tanımadığım en yakın arkadaşımın hiç tanımadığım kocası yerine, aslında eniştem olan ama evde yarı çıplak dolaşan ve çocuğunu taşımadığım halde çocuğunu taşıdığımı söylediğim adamı tercih edeceğim elbette!" der. ELBETTE!

Günün sonunda, Gemma, Siobhan'ı arayıp, Henry'nin onu kiminle aldattığını bildiğini söyleyerek, S ile Andrew'un yeni aldıkları lofta onu çağırır. Siobhan oraya gittiğinde ise, kendisini bir kiralık katil bekliyordur. S, adamı vurarak (çünkü lofta bir silah saklamıştır tamam mı? Hem de bir gazetenin altına. Ortalık yere.... Sormayın) kurtulur. Adamın, kendisini (Bridget'i... herşey birbirine giriyor sanki değil mi?) aradığından emin ceplerini karıştırır, ama bir bakar ki adamın cebinde kendisinin (veya Siobhan'ın) bir fotoğrafı var. Ancak, elbette ki, tüm yanlış anlaşılmaları ortadan kaldırmak adına, fotoğrafın üzerinde kocaman SIOBHAN MARTIN yazmaktadır. Bilmiyorum, artık anlayabildiniz mi, siz televizyon önünde oturan zavallı insanlar? Ah, Tanrım. Kim, ama KIM, bu şekilde bir fotoğraf kullanır ki? Keşke arkasına da "ISTE OLDURECEGIM INSAN. BENI TUTAN X, KENDISINI OLDURMEMI SOYLEDI. BEN DE BUNU YAPACAGIM. EVET." de yazsaydı.

AAAAAAGGGHHH! Sevgili, SMG! Bana bunu yapma! Lütfen!

Son sahnede, "Paris"de, gerçek Siobhan olduğunu düşündüğümüz birisi vardır, -eğer üçüncü bir kardeşleri yoksa ve Bridget bir anda Paris'e gitmeye karar vermediyse, kesin Siobhan- dünyanın en rahatsız oturma pozunda, pencereden kendi yansımasına bakmaktadır, çünkü lanet olası Paris'te pencereden baktığınızda kendi yansımanızdan başka NEYI görmek isteyebilirsiniz ki?! Bir telefon çalar ve telefondaki ses Siobhan'ı, işlerin beklendiği gibi gitmediği konusunda bilgilendirir. The End!

Ah, Siobhan, ölmedi mi? Peki kim Siobhan'ı öldürmeye çalıştı? Acaba Siobhan, kardeşinin kendi yerine geçeceğinden emin bir şekilde onu mu öldürtmeye çalıştı? Umuyorum bu şekilde değildir, çünkü, NASIL BUNU BILEBILIR KI? Siobhan neden bu kadar kötü? Andrew'u niye sevmiyor? Henry'yi NEDEN seviyor? Bunları öğrenmek için bir sonraki bölümü izleme hevesim var mı? Hmmm, belki Bridge'in sponsorunu tekrar görmek için, neden olmasın?

Eğer bölümü, tek bir kelimeyle anlatmam gerekseydi, "karmaşa"yı seçerdim. Herşey ortalıkta, hiçbir konu adam gibi yere basmıyor. Karakterlere ısınamıyorsunuz, pek de fazla ilgi duyamadığınız da bir gerçek. Bridget'i sevmeli miyiz? Kardeşinin hayatını bir çırpıda ele geçiren, kocası ile mutlu mesut yaşabilecek bu kadını nasıl sevebiliriz? Siobhan'ı sadece "evil twin" olarak gördük şimdilik. Hem saçını devamlı o şekilde toplayan bir kadının çok dengeli olmayacağını hepimiz zaten biliyoruz, değil mi? Andrew, devamlı mızmızlanan küçük bir çocuk gibi. "Oooo, çok yakınsın, olay nedir?" "Bu senin dünyan, Siobhan. Biz içerisinde oynuyoruz." "Bu tavırlarına bayıldım. Ama inandırıcı bulmuyorum." Andrew, grow a pair. Ya da çık git. Ağlama. Erkekte hoş durmuyor. Henry? Boytoy. Tamamen tek boyutlu. Gemma? Gemma da kim? Kimin GERCEKTEN umrunda?

Tamam, ilk bölümde bunların hepsini vermesini zaten bekleyemezdim. Kabul ediyorum. Bu yüzden zaten, D yerine C vermeyi uygun buldum. Ringer'a bir şans daha vereceğim. SMG, uzun yıllar boyunca en azından bunu haketti diye düşünüyorum.

Bir de bundan sonra karışıklık olmaması adına, gerçek Siobhan'a S, gerçek Bridget'a B, Siobhan taklidindeki Bridget'a da faux-S desem? Eğer Siobhan da Bridget taklidine girerse? Ah, bilmiyorum. Zaman gelince tekrar düşünürüz..

1 yorum: